Felsefeye Başlamak…

Bir şeye başlayabilmek için sanıyorum önce iyi bir tanım yapmak gerekiyor. Başlamaya düşündüğüm şey nedir? Adı duyulduğunda kendisinden ya çekinilen ya da küçümsenin iki farklı uçta tepkilere neden olan Felsefe. İlk çağlardan itibaren filozofların bile tanım yapmakta zorlandığı, üzerine tam bir uzlaşım sağlayamadıkları bir şeyi ben nasıl tanımlayabilirim ki? Felsefenin ne olduğu ile ilgili buraya kolaylıkla ulaşabileceğimiz birçok filozofun tanımını yazabilir, aralarından en sevdiklerimi seçebilirim. Hazır bir tanım da beni oldukça rahat ettirir ama Düşünen Ben Miyim olarak çıktığım bu yolda Düşünen Ben olarak bir tanım da yapmaya çabalamam gerekmez mi? O zaman tam da burada Düşünen Ben Miyim üzerinden belki bir tanım ortaya çıkarabilirim.
Her şeyin bir başlangıcı var. Tıpkı bu internet sayfasının da bir başlangıcı olduğu gibi. Peki, bu sayfa başlamadan önce ne vardı? Evet, başka milyarlarca sayfa vardı ama tam da bu sayfanın olduğu yerde ne vardı? Hiç bir şey yoktu diyebilir miyim? Bence diyebilirim ama hiçbir şey yoksa o zaman bu sayfa burada yerini nasıl alabilir ki? Bu sayfanın burada yer alabilmesi için bir mekâna ve bu mekânda da bir boşluğa ihtiyacım vardı. Kim bilir şanslı olmak bu demekse; şanslı olsam gerek mekân da bir boşluk vardı ve benim sayfam da bu boşlukta böylece yerini almış oldu. Mekân sonsuz mu değil mi çok bir fikrim olmasa da mekânda çok çeşitlilik olduğu kesin. Aradığımız her şey var. Fakat ya kendi düşüncelerimi arıyorsam onu başka sayfalarda bulabilir miyim?
Bu sayfanın burada nasıl başlamış olduğunun cevabını vermiş oldum diyelim peki ama ilk zihnimde ne zaman başladı, zihnimde de bir boşluk mu vardı?
İnsan zihni John Locke’n söylediği gibi boş bir levhadan (tabula rasa) ibaretse peki bu levhayı kim dolduruyordu? İçini sadece ben doldurabilseydim ya da zihnimdeki düşüncelerin hepsi bana ait olsaydı eğer o zaman kendime “ Düşünen ben miyim” diye sorabilir miydim? Demek ki zihnimdeki düşüncelerin hepsi bana ait değil. Peki, bana ait olduğunu zannettiğim düşünceler o zaman kime ait?
Biraz düşününce bazılarının nereden geldiğine oldukça emin olduğumu söyleyebilirim ama bazılarının nereden geldiğini tam olarak bilemediğim de bir gerçek. Ama bir şekilde zihnimin içindeler. Bazıları birbirleri ile uyum içinde olsalar da bazılarının birbirleri ile taban tabana zıt olan bu düşünceler içinde hangisi doğru? Ya hiç biri doğru değilse. Hangisinin gerçek hangisinin tamamen bir aldatmaca olduğunu kimin doğruyu söylediğini nereden bilebilirim? Ya hakikat zihnimin dışındaki düşüncelerde bir yerdeyse?
İnsan hayatı biricik ve biricik hayatında bir yalanın içinde olmak istemez. İşte felsefe sanki tam da burada başlıyor. Tıpkı filozofların bilgelik aşkı ile çıkmış oldukları hakikat yolculuğuna “Düşünen ben miyim” de filozoflarla da işbirliği yaparak kendi içinde sorularla düşüncelerini sorgulamaya başlıyor.
O zaman artık felsefeye başlamak için bir tanım ortaya çıkarabilirim. Bence felsefe dış dünyadaki gördüğümüz çok çeşitliliğin içinde kendi içimde hakikati aramak için başladığım bir yolculuk. Bu yolculuğa aslında hakikatin ne olduğuna hiçbir zaman kesin olarak ulaşamayacağımı bilerek çıkıyorum. Neden böyle düşünüyorum? Çünkü bildiğim değil inancım bana hakikatin sadece yaratanda saklı olduğunu söylüyor. O zaman böyle bir yolculuğa neden çıkıyorum? Çünkü hayatımı anlamlı kılacak olan şeyin hakiki olana ne kadar yaklaştığımızla ilgili olduğunu düşünüyorum. Cevabından emin olmadığım her soruyu tekrar tekrar sorduğum gündelik sorulardan faklı ama günlük yaşamımı anlamlı kılacak bir düşünme yolculuğu. Beni daha iyiye, daha güzele, daha doğruya yaklaşmamı sağlayacak bir yolculuk.